En Uzun Gece / Ahmet Altan


Birbirini seven iki insanın düşebileceği en kötü duruma düştüklerinin farkındaydılar, sevgi asla kaybolmayacak bir biçimde canlıydı ama aralarındaki ilişki eski bir kötü gibi yıkılmıştı. Bazen bütün sevgimize rağmen o köprü tekrar onarılamaz. Buna bile gücü kalmamış olur... Kavgalar, kıskançlıklar, kuşkular ruhlarını da darmadağın etmiştir çoktan.
Yelda çok özlendiğini, ne kadar sevildiğini asla bilemeyecektir. Çünkü ona artık anlatması için çok geçtir...
Hayatında herkesten ver her şeyden fazla sevdiği erkekten kaçarak Güneydoğu’nun dağlarında araştırma grubuna katılan bir kadın...

Klasik bir aşk romanının yanında, Güneydoğu’da  yaşanan, terör ve ölümler, ülkemizin kanayan yarası olan kadın cinayetlerine de dikkat çekiyor. Okumaya başlar başlamaz içine çekebilen, anlatımıyla sürükleyici bir roman. Okurken bazen gerçek aşkın ağırlığını taşıyamıyorsunuz. Ayrıca kitapta hem kadın hem erkek için etkileyici psikolojik tanımlamalar da mevcut. Bir daha asla bir kadını öyle sevemeyeceğini bildiği halde yaptığı korkunç hatalar ile sevdiği kadını yaralayan bir adam. Saplantılı bir aşk, iki insanı ne kadar çaresiz bırakabilir; ona da şahit oluyoruz aslında. 

Bir aşk için en önemli şeyin  sevgi olduğunu düşünürüz mesela hepimiz. Peki herkes sevgisini eşit şekilde gösterebilir mi? Ya da bizim ondan beklediğimiz şekilde?.. Ya da şunu sormalı, sevgi ne zaman hissedilir?
Kitabın bazı yerlerinde kitabı elinizden bırakarak derin bir nefes alıp, kendi kendinize söylenip tekrardan başlıyorsunuz. Kızıyorsunuz ama değiştirebileceğiniz bir şey yok. Ve sonunda aklınızda kalan şey, sevgi...
Ahmet Altan, anlatımı ile okuyabileceğiniz klasik aşk hikayelerinden çok farklı...

 “Onun aslında acısını unuttuğunu ama acıya alıştığı için o acıdan kopamadığını düşünüyorum. Ölmüş bir acıyı taşıyor bence sırtında...”

Yorumlar