ESKİCİ DÜKKÂNI



Fotoğraf: M. Ç.
                                                                                                                                                                                                    
        Kadın ruhundaki tüm yükle yürüyordu o gün. Kendini sanki Haziran gibi hisseden bir Mart bu kadar da hüzünlü olmamalı diye düşünürken farkında olmadan geldi çocukluğunun geçtiği mahalleye. Adımları sıklaştıkça tüm çocuklar evlerinden bir bir çıkıp buluştular. Sokağı çevreleyen nar ağaçlarının altında durup tüm sokağı izledi kadın çıt çıkarmadan. Bir çıt sesinin tüm anıları silip götürmesinden öyle korkuyordu ki nefes alıp vermeleri bile yavaşladı.
       O yaz günü tüm güzelliğiyle akıp giderken sokaktan, kararan havaya ve balkondan seslenen anneye rağmen meğersem peşinden koşulan plastik bir topmuş mutluluk diye düşündü. Tam o sırada birinci katta oturan öğretmen emeklisi teyze çıktı balkondan; çamaşırları yeni serdim, artık yeter, keseceğim topunuzu derken ekip arabasıyla gelen, dördüncü katta oturan Tamer Astsubay kurtardı tüm çocukları geleneksel selamlaşma oyunuyla. Başını gökyüzüne kaldırdı kadın, sokakta oynayan çocukları seyreden, balkondaki küçük erkek kardeşiyle buluştu gözleri. Öyle tatlı öyle güzeldi ki yüzü tüm hüznü mutluluk oldu birden. El salladı tüm gücüyle gülümsedi tüm yüreğiyle. 
      Bir sesle irkildi kadın. Yaz sıcağının altında harçlıklarını birleştiren iki kız kardeşi gördü uzaktan. Kardeşini kandırıp bakkala gitmesini sağlarken öyle masummuş ki iknaları öyle güzelmiş bu kardeşlik. Ahhh demiş kadın, ne şans! Alıp gelinen çikolatalar yenirken; kendininkini bitirip bir ısırık alabilir miyim diyerek; yüreğindeki kardeş telinin titremesiyle, yarısı götürülen çikolatasıyla öylece kala kalan kız kardeşin hala öyle güzel bakabilmesi ve öyle bir kız kardeşe sahip olunabilmesi kadar tarif edilmez bir mutluluk yaşanırmış. Sokağı akşam karanlığı kucaklarken bir tek babaların sesleri toplayabilmiş çocukları evlere. Hızlı hızlı çıkılan merdiven basamakları en güzel heyecanlardan sayılırmış. Tüm çocuklar bir bir girmiş evlerine. Sokağa bir hüzün çökmüş; top, nar ağacının altında kalmış. Usul usul akmış gitmiş tüm yıllar.
        Nar ağaçlarının arasından gelen çıtırtıyla irkildi kadın, bir çıtırtı tüm büyüyü bozabiliyorken hayatın karşılaştırdığı tüm gerçeklerin bu kadar acı olması çok da normal değil miydi ki, bilemezdi kadın, soramazdı zihninin en ücra köşelerine saklanmış anılarına. Kadın yürüyüp gitti. Arkasına bakmadı. Çünkü biliyordu ki arkasına baksa gidemeyecekti. Kendini sanki Haziran gibi hisseden bir Mart bu kadar da hüzünlü olmamalı diye düşündü tekrar, ruhundaki tüm yükle yürümeye devam etti kadın, kulağında "O kadar dolmuşum ki şu boşluğun içinde, bir eskici dükkanı var gözlerimin içinde." diyen bir adamın yanında. 

Yorumlar