günlerden bir güz,
diye başladım cümleye
bir ses geldi ardından,
güz gürültüsü.
evvela göremedim
ardıç kuşuymuş, şiir yazıyormuş
sonra birer ıslık döküldü parmaklarından
bu ıslıkları nereye saklasam?
nasıl yapsam da güz yelinden sakınsam?
ıslığın şiiri dedim, koydum cebime.
dilimde binbir şiir,
ardıç ağacının altına oturdum
ardıcın öyküsü dedim virgül.
eteğimden heceleri çırpıyordum ki
kuşlar kondu gözlerime.
meğerse ardıç kuşlarıymış
konuk olmuşum âşiyâna.
pek mesut olmuşlar,
daha evvel niçin gelmemişim.
o vakit düştü dilime,
armağansız konuk mu olur?
ceplerimi karıştırdım,
birkaç ıslığa rastladım
olmaz, diye geçirdim içimden.
âh, evet, bir şiir vardı ellerimde
baktım, biraz solmuş
çürümüş şiirler
fakat bir cümlesi kalmış ellerimde
bu şiirin, filizlenecek.
-ümitvâr-
vakte baktım neden sonra;
gölgeler düştü gözlerimden
-bilmem kaç senelik bir gölge belki de on dokuz-
şiir göçmekte, öykü bitmekte
sözcüklerse uçup gitmiş.
Yorumlar
Yorum Gönder