güze öykü

 

                                                                                            Fotoğraf: Ceyda Yenal

günlerden bir güz,

diye başladım cümleye

bir ses geldi ardından,

güz gürültüsü.

evvela göremedim

ardıç kuşuymuş, şiir yazıyormuş

sonra birer ıslık döküldü parmaklarından

bu ıslıkları nereye saklasam?

nasıl yapsam da güz yelinden sakınsam?

ıslığın şiiri dedim, koydum cebime.

 

dilimde binbir şiir,

ardıç ağacının altına oturdum

ardıcın öyküsü dedim virgül.

eteğimden heceleri çırpıyordum ki

kuşlar kondu gözlerime.

meğerse ardıç kuşlarıymış

konuk olmuşum âşiyâna.

pek mesut olmuşlar,

daha evvel niçin gelmemişim.

o vakit düştü dilime,

armağansız konuk mu olur?

ceplerimi karıştırdım,

birkaç ıslığa rastladım

olmaz, diye geçirdim içimden.


âh, evet, bir şiir vardı ellerimde

baktım, biraz solmuş

çürümüş şiirler

fakat bir cümlesi kalmış ellerimde

bu şiirin, filizlenecek.

-ümitvâr-

 

vakte baktım neden sonra;

gölgeler düştü gözlerimden

-bilmem kaç senelik bir gölge belki de on dokuz-

şiir göçmekte, öykü bitmekte

sözcüklerse uçup gitmiş.


Yorumlar