Hiçliğe İçkin Varoluş Denklemi

Mayakovski,
şu sıralar çokça düşünüyorum
Plath’i, Pavese’yi, Jozsef’i
                          bir de seni.
Hayır, keder meder değil beynimi saran.
Tam zihnimin içinde bir garabet
suluyor sanki ağu içen köklerini.
Ben ki elekten geçsem
ayıklanamıyorum kendimden
söylesene
kim niçin okusun bu sarsak dizeleri?

Sanıyorum ki varım ama
bu sefil varoluşumuzun işlevi
sınırlı mı yalnız cisim olmakla?
Yetişen nebatlar da
betonarme binalar da cisim ya,
elbet onların da var bir hacmi ve kütlesi…

Varoluşun hakkından gelerek
bildiklerini de bilmemeyi denemek
yani iki ayak ve elin dışında
    yaşamak
              nefes almak kadar basit bir iş mi?

Mayakovski
zaman bildiren bir kip kalmadı elimde.
Bu yüzden ansızın vuracağım kendimi
zaman-mekân mefhumundan ırak yerlere.
Akarsulara gark olup,
         gürül gürül çağlayacağım.
Sonra denize döküleceğim gerisingeri.
Evrene bir su kaynağı olup
        cismimin ötesine varacağım.
Sonra doğa olacağım Mayakovski,
buharlaşıp bulutlara karışarak
     üzerinize yağacağım ve
damlalarım büyütecek çiçekleri.
Nasıl olsa her şey ölüp doğuyor
gelişmeye yol açıyor tüm çelişmeler
Bunca devinimde kim okur ki
ayrık otları dibinde biten kalemimi? 


Yorumlar